DEM Parti PM üyesi İdil Uğurlu, Abdullah Öcalan’ın rolünün her zaman anahtar olduğunu vurgulayarak, ‘O kapıyı açacak kişi olduğu biliniyor. Muhatabın Sayın Abdullah Öcalan olduğu da gün gibi ortadadır’ dedi
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’deki Meclis açılışında DEM Parti ile tokalaşması ve daha sonrasında bu tokalaşmayı “uzatılan süreç eli” olarak adlandırmasından bu yana henüz somut bir adım atılmadı. Süreçteki en önemli noktalardan biri ise PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerin yapılması, fakat bu konuda da bir adım atılmadı. DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan’ın son görüşmesinden bu yana Abdullah Öcalan’a yeni disiplin cezaları verilirken, DEM Parti’nin yaptığı İmralı başvurusuna ilişkin ise Adalet Bakanlığı “Planlıyoruz, makul süre” şeklinde yanıtlar verdi.
Öte yandan, “Barış” ihtimalinin tartışılırken Kuzey Doğu Suriye’de Özerk Yönetimi, Türkiye tarafından desteklenen Suriye Milli Ordusu (SMO) tarafından saldırılara maruz kalması tüm bu süreci çıkmaza sürüklüyor. DEM Parti PM üyesi İdil Uğurlu, derinleşen tecrit, ekonomik kriz, Suriye ve Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan saldırılara dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Tecrit kaldırılacakmış gibi yapılıyor’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tokalaşma meselesi sonrası ile ilgili DEM Parti Eş Genel başkanları, parti sözcüsünün gerekli açıklamaları yaptığını belirten İdil Uğurlu, “Zaten genel olarak iktidar sıkıştıkça ki bu daha önceki yıllarda da olmuştu. Dönem dönem daraldıkça, özellikle seçim dönemlerinde yapmışlardı. Aslında bu Kürt sorunun çözümündeki muhatabın İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan olduğunu en az Kürtler ve muhalifler kadar iktidarda farkında ve bunun bilincindedir. Bu anlamda ne zaman çok sıkışırlarsa, daralırlarsa Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridi kaldırma demeyeceğim, çok küçük bir aralıkta açılmıyor aslında sadece o kapıyı aralama gibi bir girişimleri oluyor. Bunu kendi ihtiyaçları üzerinden tanımlayıp, bu anlamda da Sayın Abdullah Öcalan ile bir iletişim kurma ya da tecridi kaldıracakmış gibi bir pozisyona giriyorlar” dedi.
‘Amaç içeride kendilerini güçlendirmek’
Son yıllarda özellikle 2023 genel seçimlerinden sonra iktidar partilerinin iyice daraldığını ifade eden İdil Uğurlu, daha öncesinden de rıza üretemeyen bir konumda olduklarını söyledi. İdil Uğurlu, “Bu rıza üretememe hali arttı. Kendilerine oy verenler de aslında daha çok yoksullaştı. Türkiye’deki bütçenin çoğunun güvenlikçi politikalara aktarılması, hangi partiye oy verirse versin sonuçta bu ülkenin vatandaşları ve bu olanlardan etkileniyor. Yine Ortadoğu’nun biçimlenmesine baktığımızda ve Suriye’de yaşanan durumu da göz önünde bulundurduğumuzda iktidar bir şeyleri kendince garantiye almak istiyor. Suriye’de kurulmuş olan denkleme yön verenlerden bir tanesi olmak istiyor. Bu yolla da kendilerini rahatlatmak istiyorlar. Bu anlamda da dediğim gibi emare gösterilmiş oldu. Ne Kürt halkının ne de iktidardan medet ummayan, demokrasi talebi olan, özgürlük arayışı olanların böyle bir şeye ihtiyacı olduğundan değil; aslında iktidarın kendisinin ihtiyacı olduğundan, kendi bekasını uzatma yönünden duyduğu bir ihtiyaç ve uluslararası arenada da elinin güçlü olması. Çünkü Ortadoğu’da kartlar yeniden karılıyor. Birkaç saat içerisinde çok şey değişebiliyor. Bu anlamda da bence içeride kendilerini güçlendirmek için yeni bir hamle yapmış olabilirler diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
‘Tehdit olarak okunuyor’
“Ortadoğu hem yeraltı kaynakları zenginliği açısından hem de hem bulunduğu konum açısından gerçekten olağanüstü toprakların olduğu bir yer. Fakat bir o kadar da dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir coğrafyadır” diyen İdil Uğurlu, “Savaşların, uluslararası hesaplaşmaların, planların sürekli yapıldı ve planlanmaların bozulduğu aktörlerin kimi zaman zayıfladığı kimi zaman da güçlendiği bir yer. Kürtler sadece Türkiye’de yok, İran’da, Suriye’de, Irak’ta var. Yani dört ülkenin sınırları içerisinde varlar. Kürtler, Ortadoğu’da da aslında özgürlüğün ve sekülerin temsilcisi konumundalar. Suriye’de şu an kendini muhatap yapma konumunda gören HTŞ’ye baktığımızda ciddi bir tehdit sekülerler için ama İbrahim Kalın’ın Colani ile görüşmesi aradaki iletişimi de bir mesajdır. Buna baktığımızda Ortadoğu için ama Avrupa için de bu tehlikenin geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta selefi örgütleri, güçleri var. Bunlar birer tehdit ki onlar da bunu bir tehdit olarak okuyorlar” dedi.
‘Muhatap Abdullah Öcalan’
İdil Uğurlu, Ortadoğu’yu hatta dünyayı ilgilendiren Kürt sorununun çözümü konusunda muhatabın PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunu başta Kürtler olmak üzere tüm dünya dillendirilmesine değindi. İdil Uğurlu, “Koşullar Kürtleri muhatap kılmış aynı zamanda da Sayın Abdullah Öcalan’ın muhataplığı aslında daha önce de görülmüş, yeni bir şey değil. Örneğin; Dolmabahçe mutabakatı gündeme gelmişti. Sayın Abdullah Öcalan’ın rolünün her zaman anahtar olduğu, o kapıyı açacak kişi olduğu biliniyor. Bu hem Türkiye hem uluslararası güçler hem de özgürlük arayışı olan muhalif güçler tarafından da biliniyor. Bu anlamda da muhatabın Sayın Abdullah Öcalan olduğu gün gibi ortada bu muhataplığın boyutunu nasıl belirleneceğini kendisi karar verecektir. Fakat bu sonuçta Kürt halkının ve diğer halkların lehine olacaktır. Çünkü şu an ortada bir şey yok. Şu an olmayan bir şey üzerinden değerlendirme yapmak çok ayakları yere basan bir belirleme olmaz ama sonuçta vaat edilen şey belli, önceki yıllarda yapılan görüşmelerde söylediği şeyler belli. Dönüp oraya bakmak gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘Kadınların mücadeleden geri durmaması gerekiyor’
Çözümsüzlüğün sonucunda derinleşen savaştan en çok etkilenenlerin kadınlar olduğunu vurgulayan İdil Uğurlu, en çok etkilenenlerin başaktör olması gerektiğine işaret etti. Savaş ve çatışmalı ortamlarda kadınların her türlü suistimale açık hale getirildiğinin altını çizen İdil Uğurlu, “Kadının hem bedeni hem de zihinsel dünyası işgal alanı haline getiriliyor. Kadınlar, gerek özel savaş politikalarının gerekse de doğrudan savaş politikalarının bire bir uygulandığı kesim. Ve en çok ezilen taraf da oluyor. Bu sistematik bir durum. Kadınların bu durum karşısında daha çok örgütlenmesi ve kendi mücadelelerini büyütmeleri gerekiyor. Muhataplık konusunda bir süreç işletilirse kadınlar bunun muhatabı ve kendini güç gören taraf olmalı. Suriye’de kartlar yeniden dağıtıldı. Oradaki kadınlar neler yaşıyor, Türkiye’den oraya dönen kadınlar neler yaşıyor, kendi topraklarından edildiklerinde neler yaşıyorlar? Tüm bu çatışma ve savaşların sonucunda en çok bedel ödeyen kadınlar oluyor. Çünkü kadınların toplumda toparlayıcı ve toplumsallığı kuran bir rolü de var. Çatışmalı bir ortamda toplumsallığı kadınlar kuruyor. O dönemde de kadınlar bunu kurmak zorunda. Eğer bir barış olacaksa bu da kadınların emeğinden geçer. Kadının el atmadığı her şey yarımdır, eksiktir. Bu anlamda da nasıl ki dünyanın yarısını kadınlar oluşturuyorsa, herhangi bir muhataplıkta da kadınlar geri durmayacaktır. Bu anlamda daha çok örgütlenmenin önemli olduğunu düşünüyorum” sözlerine yer verdi.
‘Rojava fikriyatı büyük bir alan
Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri de ele alan İdil Uğurlu, Kuzey ve Doğu Suriye’de yeni bir yaşamın inşa edildiğini kaydetti. İdil Uğurlu, “Kendisi küçük ama fikriyatı ve iddiası büyük olan bir alan Rojava. Bu anlamda da sadece Ortadoğu’ya değil dünyanın farklı yerlerinde de özgürlük arayışçısı insanların dikkatini çeken bir yer. O yüzden dünyanın gözü Rojava’nın üzerinde. Hem iktidarların hem de muhaliflerin, özgürlük arayanların gözü Rojava’nın üzerinde. Bu anlamda Rojava çok önemli bir yer. Doğal olarak da saldırıların hedefinde olacak bir yer. Rojava korunması gereken bir yer olduğu için dayanışma çok önemli. Var olan yeni yaşamın büyütülmesi önemli. Şu anda karşılıklı bir güç savaşı ve kuşatılmışlık söz konusu. Ama dünyada buna inanan kesimlerin dayanışma göstereceğini düşünüyorum. Çünkü bu Latin Amerika’daki, Avrupa’daki ve Ortadoğu’da çatışmanın içinde olan birinin de hayali. Çocukların hayalini gerçekleştirecek iddiası olan büyük bir şey. Bu anlamda da özgürlükçü düşünenlerin bunu sahipleneceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Haber: Şehriban Aslan \ JINNEWS