İktidarı barışa zorlayacak çalışmaların yapılması gerektiğini belirten EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, ‘CHP, birinci parti olduk diyor. Görev ve sorumluluklarını da yerine getirmesi gerekir’ dedi
Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) rejimi devirmeyle sonuçlanan 27 Kasım’daki saldırısıyla eş zamanlı olarak Türkiye ve ona bağlı Suriye Millî Ordusu (SMO) Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar başlattı. Amerika’nın arabuluculuğuyla Suriye Demokratik Güçleri (QSD) ile Türkiye arasında yürütülen ateşkes görüşmeleri, Türkiye’nin bölgeyi kontrol etme ısrarı nedeniyle henüz sonuç vermedi.
HTŞ’nin Suriye yönetimini ele geçirmesinde ABD, İngiltere ve İsrail’in rolü olduğunu söyleyen Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, bu ülkelerin kendi çıkarlarını korumak için HTŞ’yi kullandığını, Türkiye’nin de bu durumun bir parçası olduğunu ifade etti.
‘Türkiye ABD’den bağımsız hareket edemez’
HTŞ’nin farklı kimliklerin ve siyasal yapıların bir arada yaşamasına olanak tanıyacak bir yapı olmadığını ve Suriye’ye insan haklarına dayalı demokratik bir yönetim getirmeyeceğini ifade eden Seyit Aslan, “Biz bunu Afganistan’dan biliyoruz. Taliban’ın Afganistan’da kadın haklarının, insan haklarının nasıl ayaklar altına aldığına tanık olduk. Ortadoğu’da demokrasi, barış, eşitlik, laiklik isteyen halklara karşı bir saldırı olduğu gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Son yaşananlar da halkların kendi geleceklerini kurmak yerine hem Türkiye’nin hem de emperyalist ülkelerin HTŞ ve SMO dedikleri toplama çetelerle bölgeyi kendilerine göre dizayn etme çabaları gibi gözüküyor. Türkiye’nin ABD, İngiltere ve İsrail’den bağımsız hareket ettiğini zaten söyleyemeyiz” ifadelerini kullandı.
‘Amaç İran’ı olabildiğince yalnızlaştırmak’
Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaş nedeniyle Suriye’deki güçlerini azaltmak zorunda kaldığını ve Suriye’de mevcut durumun yaşandığına işaret eden Seyit Aslan, “ABD’de Trump’ın 20 Ocak’ta yönetimi devralmasıyla görüşmelerin olacağına dair tartışmalar var. Adeta ‘ver Suriye’yi, al Ukrayna’yı’ gibi bir sürecin de içinde olduğumuzu söyleyebilirim. Zelenski’nin gideceği, yeni bir sürecin başlayacağına dair söylentiler var. Hizbullah, Hamas ve Husilere dönük hava saldırılarındaki amaç İran’ı olabildiğince yalnızlaştırmak. Önümüzdeki dönem İran’ı değiştirmeye dönük birtakım hazırlıkların olduğu açıktır. Önce Irak’taki Haşd-i Şabi’yi çözmek, ardından sıranın İran’a geleceği kamuoyunda konuşuluyor” diye konuştu.
‘Kürt kazanımlarını yok etmek istiyor’
HTŞ, saldırıları öncesi Türkiye’nin Beşar Esad’la görüşmek istediğini hatırlatan Seyit Aslan, bu görüşme isteğinin temel amacının Kürt kazanımlarının yok edilmesi olduğunu vurguladı. “Bölgeye dönük Cumhur İttifakı’nın da içinde olduğu gerici güçlerin saldırıları esas olarak Kürt halkının bölgedeki kazanımlarına dönük yapıldığını görüyoruz” diye belirten Seyit Aslan, şöyle devam etti:
“Suriye’de demokrasi isteyen insan haklarına kapı aralayan Kürt halkı ve onlarla hareket eden güçlere karşı Türkiye, Batılı emperyalistler ve İsrail iç dinamikleri tetikleyecek. 1 Ekim’den itibaren Bahçeli’nin yapmış olduğu çağrıların arkasında yatan gerçek bugün bir bütün olarak açığa çıkmış durumdadır. Tecrit koşullarının yeniden ağırlaştırılması, Kürt halkının kendi iradesiyle seçtiği belediyelere kayyım atanması ve Kürt siyasi hareketine dönük tutuklamalardaki amacın Suriye’de yaşanan gelişmelerin önüne geçmek olduğunu görüyoruz. İmralı’ya bir heyet gidecekti. Heyetin geciktirilmesinin Suriye’yle doğrudan bağlantısı var. Abdullah Öcalan’ın Kürt halkına, Türkiye halklarına vereceği mesajın, bölgedeki gelişmeleri etkileyeceği de çok açıktır. O açıdan da heyetin adaya gitmesi engellendi zaten. Öcalan’ın, Türkiye’nin taleplerini kabul eder noktaya getirilmesi isteniyor. Ama gözüken o ki, Öcalan’ın bu noktada olmadığı da açık.”
‘Onurlu barış Kürt halkının talepleriyle mümkün’
Türkiye’de onurlu bir barışın olması gerektiğini dile getiren Seyit Aslan, “Onurlu bir barış derken, ‘Kürtler bakan oluyor, milletvekili oluyor, devletin tüm kademelerinde görev alıyor’ deniliyor. Bizim kastettiğimiz bu değildir. Burada esas olan Kürt halkının talebi nedir sorusudur. Ana dilde eğitim hakkından kendi kültürünü yaşamasına, seçtiği temsilcilerinin görevlerine alınmamasından bölgede yapılan operasyonların durdurulmasına, cezaevindeki tutsakların salıverilmesinden Öcalan’ın demokratik siyasete katılmasının yöntemlerinin açılmasına kadar özgür bir şekilde bu meseleleri tartışabilmektir. Kürt halkının, ne talep ettiği ve nasıl yaşamak istediğinin açığa çıkarılması ve bunu pratiğe geçirmeye onurlu barış diyoruz. Ancak Türkiye yönetimini, on yıllardır; ‘Son terörist kalana kadar biz mücadelemize devam edeceğiz’ diyor. Bunun hiçbir gerçekliğinin olmadığı çok açıktır. Milyonlarca insanı kurşuna mı dizeceksiniz? Milyonlarca insanı cezaevine mi atacaksınız?” şeklinde konuştu.
‘Ana muhalefetin sorumluluğu var’
Seyit Aslan, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırı düzenlemesi halinde ekonomik, siyasal ve toplumsal koşulların daha zor olacağını vurgulayarak, “Hem iktidar hem de emek ve demokrasi örgütleri için daha zor koşulların sonuçları ortaya çıkacaktır. Türkiye, kendi iç barışını sağlamadığı sürece emperyalist boyunduruktan kurtulamayacaktır. Suriye iç savaşı, Türkiye’ye hem ekonomik hem de siyasal olarak birçok yük getirdi. Türkiye’de sol, sosyalist örgütlere düşen şey, bölgedeki emperyalist güçlerin, Türkiye’nin, Suriye’nin iç işlerine karışmasına karşı durmaktır. İktidarı barışa zorlayacak çalışma yapmamız lazım. Burada ana muhalefetin de rolü var. CHP, ‘Seçimde birinci parti olduk’ diyor. Öyleyse birinci parti olmanın görev ve sorumluluklarını da yerine getirmesi gerekir. İktidarın politikalarına yedeklenerek, onların saldırgan politikalarını hayata geçirecek olanakları ellerine vermemek lazım” şeklinde konuştu.
Kaynak: MA